Hayat Bilgisi dersi

A -
A +

Bizim evin yakınında birçok okul var. Bazı sabahlar okul saatinde arabayla bu okulların önünden geçiyorum. Ortalık ana-baba günü oluyor ve çocuğuna servis çeken ebeveynler trafiği mahvediyor. Fazladan birkaç adım atmamak için okulun tam önünde durma mücadelesi büyük bir kaos oluşturuyor.

 

İşin kötüsü kendilerine kızan ve korna çalan araçlara el kol hareketleriyle tepki gösteriyorlar. Artık nasıl bir ortamsa herkes sinirli… Aracı yolun ortasına koyan anne de kızgın, arkadaki araçta beklemek zorunda kalan baba da…

 

Ama buradaki asıl konu anne veya baba değil. Ben çocukları düşünüyorum. Çünkü her sabah arka koltuktan bu duruma şahit oluyorlar. Ebeveyn yapıyor, çocuk yaşıyor ve her gün yaparak-yaşayarak çok etkili bir öğrenme gerçekleşiyor.

 

Bir çocuğun her sabah daha okula adımını atmadan, toplumsal kuralları çiğneme üzerine ders alıyor olması çok korkunç bir durum değil mi?

 

Bu çocuk muhtemelen hayat bilgisi dersinde öğrendiği birçok şeyi unutacak. Ama herkesin hakkına girerek yolun ortasına arabasını bırakan anne babasının bu davranışını asla unutmayacak.

 

O yüzden “Çocuğumun eğitimi benim için her şeyden daha önemli” diyen ebeveynler önce aile içi müfredatı bir gözden geçirmeli.

 

Ve her doğumla birlikte anne babalar için de bir zil çaldığını ve boş geçen derslerin telafisinin mümkün olmadığını unutmamalı.

 

 

Güney Kore ve Haramidere sapağı

 

 

Abim Güney Kore’ye gitmişti. Bana bir tane video atmış. Ana yolda sağda bir sapak var. O sapaktan dönecek olan araçlar çok uzun bir kuyruk oluşturmuşlar. Bir tane araç bile soldan ilerleyip sapağın dibinden burnunu sokmuyor. Efendi gibi bekliyorlar.

 

Videoyu seyredince aklıma Haramidere sapağı geldi. Hani şu saçlarımı beyazlatan sapak!

 

Konumuz sadece trafik değil elbette. Çünkü sapaktan doğru sapmayanlar bir süre sonra iyice yoldan sapıyor! Birkaç dakika kâr etmek için milletin hakkına giren kişi bir utanıyor, iki utanıyor, üçüncüde artık yüzü kızarmıyor. Mahcubiyetini kaybetmiş insan da sadece trafikte değil, hayatın her alanında yüzü hâlâ kızarabilen insanları ezmeye devam ediyor.

 

Bir yerde sıra beklerken yaşadığınız tedirginlik seviyesi, aslında o ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteriyor. İnsan beklemekten değil, birileri öne geçmesin diye etrafı kollamaktan yoruluyor.

 

Bizim en büyük problemimiz galiba şu: Çakallığın sınırlarında dolaşırken kendimizi çok akıllı ve iş bitirici zannediyoruz. Zaten kendi menfaati için milletin hakkına girenlerin aklında tek bir cümle var:

 

“Herkes enayi. Bir ben akıllıyım.”

 

İşte ülkeyi mahveden düşünce de bu. Kurallara uyan, kafası alengirli işlere çalışmayan, başkalarının hakkını gözeten insanları enayi yerine koymak.

 

Adına bazen “Şark kurnazlığı” deyip sempatik bir hâle getirmeye çalışıyoruz ama böyle kurnazlık olmaz! Bir kere haram-helal dengesini kaybeden insan, yalpalamaktan doğru yolu bulamaz.

 

İnsan için dürüstlük ve samimiyetten daha kıymetli bir şey yoktur. Sonuçta tilki de kendini kurnaz sanır ama pazar onun postuyla doludur...

 

"Yenidoğan çetesi"nden siyasi yolsuzluklara, güzellik merkezinde kara para aklamadan sınav sorusu çalmaya kadar her işin altında bu kirli zihniyet var. Önce trafikte staj yapıyor. Biraz ustalaşıp öz güven kazanınca da sektör sektirmeden her yere yayılıyor.

 

Bu işin ideolojisi de yok! Ahlaksızlık sağlı sollu ilerliyor.

 

O yüzden şaşırmayın! Hırsızlara, yolsuzlara, dolandırıcılara bakıp da “Nasıl oluyor ya!” diye hayret etmeyin!

 

Gidin Haramidere sapağına bakın.

 

Her şey orada başlıyor.

 

 

 

Salih Uyan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.