Minareler ve Mimar Sinan’ın dehası

A -
A +

Minarelerin en süslü bölümü şerefe çıkıntısı ya altı tuğla bindirmeli veya taş istalaktit (sarkıt) ve püsküllerle bezelidir. Hatta ecdat bu konuda zevk sahibi olduğu kadar gönül verdiği cami mimarisini zirveye taşımak adına bazı minarelerde şerefe sayısını üçe kadar çıkartmış. Şerefeden sonra başlayan ve genellikle gövdeye oranla kalem ucu gibi incelen petek kısmı ise aynı estetikle minarenin boyuna uygun bir oranla ahşapla yapılıp üzeri kurşun kaplamalarla örtülmüştür. Öyle zevk sahibi mimarlarımız öyle sanat eseri minareler inşa etmiş ki bu minareler aslında tam bir belgesel bir inceleme konusudur.

 

Selçuklular devrinden başlayıp kimi camilerde minare ikiye, sonra Edirne’de üç şerefeli camiden başlayıp Süleymaniye ve Selimiye’de bunların sayısı dörde, Sultanahmet Câmii'nde ise altıya çıkmıştır.

 

Selçuklu minarelerinde de burmalı minareler vardır. Minarelerin inşası mimaride ayrı bir ihtisas şubesi oluşturur. Eskiden yetenekli ve bilgili tecrübeli minare ustaları vardı. Her taşın kendi yerine göre tıraş edilmesi ve minarenin içinde merdiven basamaklarının ortasına gelen bir mihver etrafında taşların birbirine uyması ve kenetlenmesi önemli bir inşa meselesiydi.

 

Burmaların bazen 40 m kadar yükseklikte olması hâliyle rüzgârın sallama ihtimali düşünülürse sanatın güçlüğü anlaşılır. Edirne’deki Selimiye Câmiinde aynı gövde içine üç merdiven inşa olunmuş bunlar için aşağıda üç farklı kapı yapılmış ve üç şerefeye ayrı merdivenle ama aynı minare üzerinde çıkılırken üç çıkan da birbirini görmeyecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu Mimar Sinan’ın mimarideki dehasının bir eseridir. Minarelerin en yüksek yeri alemdir. Alem bayrak demektir. Minare alemleri hilal şeklindedir. Madeni bakırdan ve altın yaldızlı olurlar.

 

     Akif İnan İzgördü

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

 

     Değil mi?

 

 

 

 

İster az, ister çok yaşa

 

Sonu ölüm değil midir?

 

İster bey ol, ister paşa

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Cihan keder dolu ada

 

İyilik yap eşe yâda

 

Bırakmalı hoş bir sada

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Biter elbette feryadın

 

Yarın gelir ağız tadın

 

Çile yüklü bu hayatın

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Ecel gelir her kişiye

 

Dünya sınav der kişiye

 

Niyet olur er kişiye

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Hani Nemrut şimdi nerde

 

Sinek ile düştü derde

 

Kalkar gözden bir gün perde

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Hak için yaş döken fert ol

 

Allah düşmanına dert ol

 

İster namert ister mert ol

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Gelip geçti miski amber

 

Nice veli ve peygamber

 

Herkesi bekliyor makber

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

Sanmayın saati durmuş

 

Azrail zamanı kurmuş

 

Gideceksin sen de Durmuş

 

Sonu ölüm değil midir?

 

 

 

     Durmuş Tunacık

 

 

 

 

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST

(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

Din büyüklerimiz buyurdular ki: "İmam-ı Rabbani hazretleri 'kuddise sirruh' buyuruyorlar ki; eğer cenab-ı Hak bir kuluna şu iki şeyi vermişse, sakın başka bir şey istemesin. Çünkü bu iki şeyde hepsi vardır, olmayan yoktur. Bir, Ehl-i sünnet ve’l cemaat itikadında olmak, yani Peygamber Efendimize 'aleyhissalatü vesselam' tâbi olmak. Ona tâbi olmak demek, bu itikat üzere olmak demektir. İki, kim sana bu dini öğretmişse, ona mutlak itaat, mutlak sevgi, mutlak bağlılık. Onda zerre kadar tereddüt veya sapma ve kayma olursa, istifade biter. Dolayısıyla, seviyorum demek, çok güzel bir kelimedir ama icraatıyla ispat etmek en güzel kelimedir. Çünkü bizde lisan-ı hâl, lisan-ı kâl'den entaktır. Sen ne söylersen söyle, herkes seviyorum diyebilir ama asıl sevgi, tâbi olmaya bağlıdır. Tâbi olmak kadar güzel şey olamaz.”

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.